Kadınlar Kimleri Sever / Korkut Keskiner
--------------------------------------------------------------------------------
Biz erkekler hiç bir zaman, kadınların ilgisinin ve beğenilerinin merkezi olan bazı erkeklerin, neden kadınlara çekici geldiklerini anlayamamışızdır. Uzun boylu-ince belli hanımların yanındaki şekilsiz ayılar, yüksek sınıf saç ve kıyafetli hanımefendilerin yanındaki bıyıklı-pis sakallı magandalar, kariyer güzellerinin yanındaki çulsuzlar, rafine entellektüellerin yanındaki saf delikanlılar bizi hep kızdırır. Cıvık, ya da soğuk, maço ya da efemine, güzel ya da yakışıklı, yetenekli ya da yeteneksiz, başarılı ya da başarısız olsunlar, bazı erkekler kadınları çeker. Kadınların bu erkeklere olan zaaflarını anlayabilmek için, esprili olmak, kaliteli genlere sahip olmak gibi bazı bilinçaltı nedenleri bahane ederiz. Ama bunların hiç birine sahip olamayan adamlar bile, bizim gözümüzde en “iyi” hanımları “kandırabilmektedir”. Oysa burada dalyan gibi delikanlılar vardır.
Acı ama gerçek, aslında bu erkeklerin ortak bir yönü vardır. Bu erkekler kadınları severler. Bu kadar basit mi? Maalesef, evet. Onlar kadınları sever ve anlamaya çalışırlar. Kadınları anlamamak, tanıyamamak, tahmin edememek onlar için sorun değildir. Kedi seven insanlar gibi, sevdikleri varlığı yargılamadan sevmeyi, üsluplarına ve bu üslupların istisnalarına saygı duymayı, farklılığa toleransı öğrenmişlerdir.
İsteseniz de istemeseniz de, “Türk Rüyası”nın kahramanı türkücü ve talk show’cunun kadınları sizden daha iyi anladığını, kumarbaz ve çapkın showman çarkıfelekçinin o iki arada bir derede bir arada olduğu kadınlara kafasının içinde sizden daha sadık olduğunu, şimdi askerde olan komedyenin yırtık çirkinliğinin ardında sizinkinden çok daha derin bir duyarlılık olduğunu, yine şimdi askerde olan çok evli çapkının kadınlara sizden çok daha aşık bakabildiğini, ve hepsinin, ve kadınların sevdiği diğer bütün erkeklerin, kadınları erkeklerden farklı ve kadın yapan bütün özellikleri sevdiğini kabul etmek zorundasınız. Detaylar konusundaki kararsızlıklarını, zaman yönetimi konusundaki eksikliklerini, diğer kadınlarla partizan siyasilermişçesine rakip-dost ilişkilerini, çelişkilerini seviyorlar. Kadınlara vakit ayırıyor, onları gerçekten dinliyor, gereksiz iktidar gösterileri yapmıyorlar. Kadınlara bir aidiyet-sahibiyet iddiası dikte etmeden, ve kadınlar ihtiyaç duymasalar bile, sevgi verebiliyorlar. Son ve vurucu nokta, bu erkekler kadınlarını, sanki onların babalarıymışçasına sıcak, şefkatli ve yumuşak sevebiliyorlar.
Garipsediğimiz, reddettiğimiz, komik bulduğumuz, “çok feminen” diyerek küçümsediğimiz nüansları, bu erkekler tolere ediyor, seviyor, hatta kadınları bu konularda teşvik ediyorlar. Kadın ruhu ve ihtiyaçları konusu bir yazıdan çok daha geniş bir konu. Bir kitap, ya da bir yazı dizisi belki. Ama genelde göz ardı ettiğimiz Ahmet Altan romanlarının, Bridget Jones’un günlüklerinin ve sayısı son yıllarda artan, erkek başrolü olmayan kadın filmlerinin mesajları, çok daha kolay ulaştığımız aylık kadın dergilerinin çizdiği resimden farklı. Kadının bedeni ve sosyal yaşamı ile ruhu arasındaki fark, kapitalist tüketim toplumunda aldığı rolün gücüyle orantılı olarak erkekleşerek artıyor. Bu nedenle, ve özellikle bu nedenle, kadının ruhunu anlamak, bu ruhla iletişim kurmak, hem zorlaşıyor, hem de daha fazla yetenek ve daha fazla sevgi gerektiriyor. Durum bizler için gittikçe zorlaşıyor. Daha fazla zaman, daha fazla ilgi, daha fazla anlayış gerekiyor.
Kadınları seven erkekler, bu sevgiye emek vermeye de bizden daha hazırlar. Ama yetmez. Bu erkeklerin de öğrenmesi gereken şeyler var. Kadın cinsiyetini ve tüm kadınları sevdikleri için, iki temel konuda daha da fazla özen göstermeliler. Birincisi, kadınları sevmek onlara öykünmek, gıpta etmek değil. Onları severken erkek kalmak. İkincisi, kadınları severken, tek tek kadınların duyarlılıklarını küçümsememek. Her kadının mahremine girip, “eteğinin altına bakarken”, onun da küçük bir çocuk olduğunu unutmamak.